Sayfalar

29 Mart 2019 Cuma

Velayet



Hukuki anlamda velayet yetkisi, evlilik içerisinde anne ve baba tarafından ortak kullanılır. Velayet hakkına dayanarak anne ve baba ergin olmayan veya ergin olup kısıtlı olan çocuklarının kişi varlığı veya malvarlığına ilişkin haklarını korumak ve gerektiğinde temsil etmekle yükümlüdür.

Velayet hakkı anne baba tarafından kullanılırken aynı zamanda devlet güvencesi altındadır. Bu hak, anne- baba tarafından kötüye kullanılır veya hiç kullanılmazsa devlet tarafından vasi tayin edilir. 

Velayet çocuğun sağ ve tam doğmasıyla başlayıp, ergin oluşuna veya mahkeme tarafından ergin kılınmasına kadar devam eder. Ergin çocuk için kısıtlama kararı verilirse anne ve babanın velayet hakkı devam eder ancak hakim vasi tayinine de hükmedebilir. Velayet hakkı başkasına devredilemeyeceği gibi ölüm halinde mirasçılara da geçmez.

Velayet hakkı bölünebilen bir hak değildir. Bu sebeple, eşlerin boşanması halinde velayet anneye veya babaya bırakılır. Boşanma halinde, velayet kendisine bırakılan eş, velayet hakkının tanıdığı tüm hak ve yetkilere tek başına sahip olmaktadır.

Boşanma Sonrası Dünyaya Gelen Çocuğun Velayeti

Boşanma kararı sonrası dünyaya gelen çocuğun velayeti, boşanma esnasında mevcut çocukların velayet düzenine tabi olmamaktadır. Bu durumda velayet hakkının düzenlemesi için yeniden dava açılmalıdır.

Evlilik Dışı Doğan Çocuğun Velayeti

Medeni kanunun 337. Maddesi uyarınca, “Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir.” Şeklinde düzenlenmiştir. Yani, velayetin yeniden düzenlenmesine ilişkin bir talep olmadığı takdirde evlilik birliği dışında doğan çocuğun velayeti anneye ait olacaktır. Çocuk doğduktan sonra anne ile babanın evlenmesi halinde, anne ve baba velayeti müştereken kullanacaktır.

Evlat Edinilen Çocuğun Velayeti

Evlat edinmeyle birlikte çocuğun velayetine ilişkin bütün hak ve yükümlülükler mahkeme kararıyla evlat edinene geçer. Bu mahkeme kararı ile biyolojik anne babanın velayeti sona erer. Hatta evlat edinen ölmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi veya evlatlık ilişkisinin sona ermesi halinde bile velayet yetkisi biyolojik anne ve babaya geçmez. Çocuk için vasi tayin edilir.

Boşanma Durumunda Çocuğun Velayeti

Boşanma durumunda çocuğun velayeti konusunda kanun hakime geniş bir takdir yetkisi tanımıştır. Burada yaşanan olaya göre gerekli gözlemleri yapmak, çocuğun hangi tarafla kalmasının daha sağlıklı olacağını gözlemlemek hakimin görevidir.

Medeni Kanunun velayet konusunda hakime takdir yetkisi vermesi, hakimin keyfi karar vereceği anlamına gelmez. Bu durum TMK md.182 de şöyle ele alınmıştır “mahkeme boşanma ve ayrılığa karar verirken olanak buldukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler”.

Anlaşmalı Boşanmada Velayet

Anne ile baba anlaşmalı bir şekilde boşanmaya karar verirlerse, bu durumda çocukların velayetinin hangi tarafta kalacağı aralarında kararlaştırılıp, boşanma protokolünde belirtilmelidir. Velayet konusunda tarafların anlaşmış olması hakimin takdir yetkisini ortadan kaldırmaz. Hakim, çocuğun güvenliği ve yararını göz önünde bulundurarak en uygun kararı resen verir.

Geçici Velayet

Eşler boşanma kararını aldıktan sonra ve boşanma kararı kesinleşmeden önce çocukların yararı gözetilerek velayetleri mahkeme sonucu kesinleşinceye kadar geçici olarak anneye veya babaya verilir. Hakim velayet hakkını düzenlerken aynı zamanda çocukla kişisel ilişki kurulmasını ve çocuğa ilişkin tedbir nafakasını da düzenleme altına alır. 

Velayete İlişkin Durum

Boşanma davalarında boşanma nedenleri hakim tarafından araştırılırken gerekli belge ve tanıkların dinlenilmesiyle o eşler ve evlilikleri hakkında bir çok bilgiye sahip olunmaktadır. Bu nedenle eş ve çocuğa şiddet uygulanması, evin geçiminin sağlanmaması, işsizlik, alkol ve kötü alışkanlıklar, gece mesaisinde çalışılması vb. durumlar göz önüne alınarak çocuğun velayeti bu durumları yaşamayacak olan tarafa verilir.

Velayeti Alan Tarafın Ölmesi Durumunda

Velayeti alan anne veya baba ölürse velayet doğrudan sağ kalan tarafa geçmeyecektir. Hakim çocuğun velayetini resen ya da sağ kalan anne ya da babanın istemi üzerine yeniden düzenleyecektir. Çocuğun velayetini sağ kalan eşe verilebileceği gibi şayet çocuğun velayetinin sağ kalan eşe verilmesi uygun değilse vasi atanması yoluna gidebilecektir.







 










15 Mart 2019 Cuma

Nafaka




TMK md. 185 uyarınca da, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler, birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Yine, medeni kanunun 186. maddesi uyarınca" Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler. Birliği eşler beraberce yönetirler. Eşlerin evlilik birliğine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar." Kanundan açıkça anlaşılacağı üzere eşlerin evliliğe hem maddi hem de manevi anlamda katkıda bulunması gerekmektedir. Buradaki maddi katkı, evlilik ile başlamakta evliliğin bitiminde tarafların maddi durumuna ve ihtiyaçları olması durumunda, nafakaya dönüşmektedir.

Yetkili mahkeme, TMK md. 177 uyarınca da, “Nafaka davasında yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir”. Böylece, nafaka alacaklısının ihtiyaç halinde olmakla yeterince mağdur olduğu düşünülerek daha fazla mağdur olmaması amaçlanmıştır.

Nafaka, boşanma davası ile birlikte gündeme gelen bir haktır. Eş adına hükmedilen “yoksulluk nafakası”, “tedbir nafakası” ve çocuklar adına hükmedilen “iştirak nafakası” olmak üzere üç çeşidi vardır.

Tedbir Nafakası

Tedbir nafakası için kanuna baktığımızda, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi, eşlerden birinin haklı nedenle ayrı yaşaması gibi nedenlerle evlilik birliği devam ederken tedbir nafakası ödenmesine hükmedilebileceği gibi; boşanma ve ayrılık davalarının yahut evliliğin mutlak ya da nisbi butlan ile iptali davalarının açılması halinde yargılama süresince de tedbir nafakası ödenmesine hükmedilebilecektir.

Tedbir nafakasının hesaplanmasında başlangıç anı, talep tarihidir. Tedbir nafakası dava açıldıktan daha sonra talep edilse yine talep tarihinden itibaren hesaplanacaktır. Taleple başlayan tedbir nafakası hüküm kesinleşinceye kadar devam eder. 

Yoksulluk Nafakası

Yoksulluk nafakası, TMK md. 175’e göre, “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir . Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” Kanunda açıkça belirttiği üzere, yoksulluğa düşecek taraf, yoksulluk nafakası isteyebilir ve bu nafaka talebe bağlıdır. Talep bulunmaması halinde mahkemece yoksulluk nafakasına hükmedilmeyecektir. Buna ek olarak maddede nafaka isteyen tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerektiği belirtilmiştir. Yani tarafların kusuru eşit olsa veya taraflar kusursuz olsa da, yoksulluğa düşecek taraf yoksulluk nafakası talep edilebilir.  

Yoksulluk nafakası boşanma davasında istenmişse hakim boşanma kararına ek olarak nafakaya karar verir; nafakanın ayrı bir dava ile istenmesi halinde ise zamanaşımı itirazı ile karşılaşılmaması için, sonradan açılan davanın boşanma kararının kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmeden açılmalıdır. Hâkim usulüne uygun açılmış bir davada esas olarak nafakaya hükmeder.

Yoksulluk nafakasının hesaplanmasında başlangıç anı, talep tarihidir. Boşanma hükmünün kesinleşmesiyle ödemeye başlanır. 

Nafakanın Ödenme Şekli

TMK md. 176 uyarınca “Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir. Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez. İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” 


Toptan ödeme, nafakanın tamamının, para ya da para yerine geçecek ödeme araçlarıyla bir defada ödenmesidir. İrat olarak ödeme ise nafakanın belirli aralıklar ile (genellikle aydan aya taksitler halinde) ödenmesidir. Eşler anlaşma yaparak, nafakanın irat mı toptan mı ödeneceğini kararlaştırabilirler, ancak tarafların bu tür anlaşmalarının geçerli olabilmesi için hâkim tarafından onaylanması gerekmektedir. Nafakanın nasıl ödeneceği konusunda taraflar arasında bir anlaşma yapılmamış veya anlaşma hâkim tarafından onaylanmamış ise ödeme biçimini kararlaştırma hakim tarafından yapılacaktır.

Hakim nafakanın nasıl ödeneceğine karar verirken, tarafların tarafların maddi ve iktisadi durumuna, ödemenin düzenli şekilde sağlanıp sağlanmayacağına göre nafakanın toptan mı irat şeklinde mi ödeneceğine karar verir.

Nafaka Alacağının Rehni

Rehin hakkı asıl alacağa bağlıdır. Asıl alacaktan ayrı olarak devredilemeyeceğinden, ancak rehinli alacak devredilebilirse, devredilebilecektir. Ancak, nafaka alacağının devri mümkün olmadığından rehin edilmesi de mümkün değildir. Bununla birlikte, birikmiş nafaka alacakları üzerine rehin tesis edilebilmesi de mümkündür.

Nafaka Yükümlülüğüne Aykırı Davranmanın Sonuçları

Nafaka borçlusu, mahkeme tarafından hükmedilen nafaka borcunu kararda belirtilen şekilde nafaka alacaklısına ödeme yükümlüğüne aykırı hareket etmesi halinde nafaka alacağı icra takibine konu edilerek cebri icra yolu ile nafaka borçlusundan tahsil edilir.

Nafaka kararı, nafaka borçlusu tarafından temyiz edilse dahi, nafaka alacaklarında temyiz, kararın icrasını durdurmayacağı için derhal icra işlemlerine başlanabilecektir.

Nafaka borçlusu, kararda gösterilen nafaka borcunu ödemezse, nafaka alacaklısının şikâyeti üzerine İcra ve İflas Kanunu md. 344 uyarınca, 10 günden 3 aya kadar hafif hapis cezası ile cezalandırılır. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra kararın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir.

   










8 Mart 2019 Cuma

Anlaşmalı Boşanma



Boşanma kavramı Medeni kanunumuza ilk olarak 1926 yılında girmiş fakat anlaşmalı boşanmaya ilişkin hükümlerin kanunumuzda tam olarak yer alması, 1 Ocak 2002 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunudur.

Boşanma, eşlerden birinin veya birlikte aldıkları bir kararla, kanundaki nedenlerin en az birisine dayanarak açılan dava sonucunda hakim kararı ile evlilik birliğinin sona ermesi ve eşler arasındaki birliğin bitmesidir.

Anlaşmalı boşanma da diğer boşanma sebeplerinden farklı olarak taraf iradeleri dikkate alınır. Dolayısıyla inceleme alanı olarak anlaşmaya dayalı boşanma hususunun ayrı bir önemi bulunmaktadır.

Boşanma sebepleri, Özel Boşanma Sebepleri ve Genele Boşanma Sebepleri olarak iki başlık altında toplanmaktadır. Özel Boşanma Sebepleri; Zina, Hayata Kast, Pek Kötü Muamele veya Onur Kırıcı Davranış, Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme, Terk ve Akıl Hastalığıdır.
Genel Boşanma Sebepleri; Evlilik Birliğinin Sarsılması, Eşlerin Anlaşması, Ortak Hayatın Yeniden Kurulamamasıdır.

Buradan hareketle anlaşmalı boşanma mutlak ve genel bir boşanma sebebidir. Kanuna baktığımızda anlaşmalı boşanmaya ilişkin bir başlık bulunmamakta “evlilik birliğinin sarsılması” kenar başlığını taşıyan 166. Madde de düzenlemiştir. Kanun koyucu burada, en az bir yıl devam etmiş olan evlilikte eşlerden birinin boşanma talebini diğerinin kabul etmesi veya her iki eşin birlikte boşanma talebinde bulunması, evlilik birliğinin sarsıldığının kanıtı olarak görmektedir.

Anlaşmalı boşanmanın çekişmeli yargı mı yoksa çekişmesiz yargı mı olduğu doktrinde tartışmalıdır. Yargıtay kararlarına baktığımızda, anlaşmalı boşanma çekişmeli yargı olarak kabul edilmiş, mahkeme kararında eşlerin davacı-davalı ve davalı- davacı biçiminde gösterilmeleri uygun bulunmuştur.

Anlaşmalı Boşanmanın Aşamaları

Anlaşmalı boşanma kararı veren eşler için öncelikle boşanma protokolü hazırlanır, protokolde velayet, nafaka, tazminat, ev eşyası vb. konular düzenlenir, protokol taraflarca imzalanır, dava dilekçesi hazırlanır, protokol ve dava dilekçesi ile boşanma davası açılır.

Taraflar boşanma iradelerini açıklar ve protokoldeki imzalarını hakim önünde ikrar etmeleri gerekir. Böylelikle boşanma gerçekleşir. Hakim, taraflardan birinin özgür iradesiyle hareket etmediğini, iradesini sakatlayan bir durum bulunduğuna kanaat getirirse, boşanma kararı vermeyecektir. Anlaşmalı boşanmada hakimin boşanma sebebini araştırma ve takdir yetkisi bulunmadığı için,   boşanma kararını kabul etmeyen hakim, kabul etmeme nedenini açıkça ortaya koyup, gerekçelendirmesi gerekir.

Hakim davanın esasına girmeden önce, dava şartlarının bulunup bulunmadığını resen araştırır. Dava şartlarında eksiklik bulunması halinde hakim bu eksikliğin dava açıldıktan sonra, davayı red kararı verilmeden  önce giderildiğine kanaat getirirse anlaşmalı boşanmayı gerçekleştirir.  Fakat bu eksikliğin giderilmemesi durumunda, yargılamayı sürdüremez ve davayı usulden reddeder. Usulden reddedilen dava henüz esasa girilmediği için  eksiklik giderilerek taraflarca yeniden açılabilir. Usul açısından eksiklik bulunmayan fakat eşler arasında gerekli anlaşmanın sağlanamazsa anlaşmalı boşanma davasına, çekişmeli boşanma davası olarak devam edilir.

Anlaşmalı boşanmada hakimin, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığını, eşlerin kusurlu olup olmadığını veya boşanmanın sebebini araştırma, takdir yetkisinde bulunma gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır.

Anlaşmalı Boşanmada Velayet

Anlaşmalı boşanma davasının sona ermesinden sonra velayet kendisinde olmayan eş, istediği zaman haklı bir gerekçeye dayanarak, velayet davası açabilir.
Anlaşmalı boşanma davasında kendisi için nafaka talebinde bulunmayan eş, daha sonrasında durum ne olursa olsun nafaka talebinde bulunamaz. Bu durumun istisnası çocuklardır. Şöyle ki, boşanma sırasında çocuklar için nafaka talebi olmayan eş, anlaşmalı boşanma sonrası çocuklar için nafaka talebinde bulunabilir.

Anlaşmalı Boşanma Davasında Yetki

Anlaşmalı boşanma davası, evlilik birliği içerisinde  son altı aydır ikamet ettikleri yerde bulunan Aile Mahkemesine boşanma istemiyle dava açabilirler. Eşlerin altı aydan daha uzun bir süredir farklı yerde ikamet etmesi durumunda ise; boşanma davası davalının bulunduğu yer mahkemesinde açılır.